yunus yenidünya - altköyü
  Ana Sayfa
  Ziyaretşi defteri
  4.SINIF FEN KONULARI
  5.SINIF FEN KONULARI
  6.SINIF KONULARI
  7.SINIF KONULARI
  8.SINIF KONULARI
  EĞLENCE
  altköyü
  İletişim
  ERZİNCAN


AÇILIŞ GÜNÜNDEN FOTOĞRAFLAR

dsc03724_small.jpg dsc03725_small.jpg dsc03726_small.jpg dsc03727_small.jpg
dsc03728_small.jpg dsc03729_small.jpg dsc03730_small.jpg dsc03733_small.jpg
dsc03735_small.jpg dsc03736_small.jpg dsc03737_small.jpg dsc03741_small.jpg

 

MAÇ GÜNÜNDEN FOTOĞRAFLAR

futbolcular_small.jpg sany0064_small.jpg sany0065_small.jpg sany0066_small.jpg
sany0067_small.jpg sany0068_small.jpg sany0069_small.jpg sany0070_small.jpg
sany0071_small.jpg sany0072_small.jpg sany0073_small.jpg sany0074_small.jpg
sany0075_small.jpg sany0076_small.jpg sany0077_small.jpg sany0079_small.jpg
sany0084_small.jpg sany0085_small.jpg sany0088_small.jpg sany0089_small.jpg
sany0090_small.jpg      

 

FİKSTÜR VE MAÇ SONUÇLARI

1.HAFTA
5 NİSAN CUMARTESİ

12:30  Aydoğan -Aşağı sütlü 5-1
14:00  Mendemebaşı-Ulucak 1-2
17:30  Keçegöz-Yukarı yeniköy.2-1
19:00  Sağlık- Akarsu 2-1
20:30  Kürelik-Mendeme köy çukuru.2-3

6 NİSAN PAZAR  
     
11:00  Alaçayır-Kalkancı 1-1
12:30  Erecek-Altköy.0-0
14:00  Çukuryazı-Dolayl.0-4
15:30  Beyazıt-Olgunlar.3-2
17:00  Perçem-Resullar.3-1
18:30  Çatalçam-Pınaryolu.2-1
20:00  Yıdızören-Kayı.2-1

3.HAFTA

19 NİSAN CUMARTESİ
 
12:00  Ulucak - Aşağı Sütlü 0-2
13:30  Mendeme Başı - Kürelik 3-2
15:00  Aydoğan - M.Köy Çukuru 2-2
16:30  Akarsu - Yukarı Yeniköy 2-1
18:00  Sağlık - Alaçayır 1-0
19:30  Keçegöz - Kalkancı 4-0

20 NİSAN PAZAR
 
11:00  Dolaylı - Altköy 1-6       
12:30  Çukuryazı - Bayazıt 0-4
14:00  Erecek - Olgunlar 3-4
15:30  Pınaryolu - Resullar 4-1
17:00  Çatalçam - Yıldızören 0-3
18:30  Perçem - Kayı 3-0
2. HAFTA
12 NİSAN CUMARTESİ

12:00  Perçem - Pınaryolu 0-1
13:30  Çatalçam - Kayı 3-0
15:00  Yıldızören - Resullar 4-3
16:30  Erecek - Dolaylı 2-0
18:00  Çukuryazı - Olgunlar
19:30  Bayazıt - Altköy 3 - 3

13 NİSAN PAZAR
 
11:00  Keçegöz - Akarsu 5-1
12:30  Sağlık - Kalkancı 2-2
14:00  Alaçayır - Yukarı Yeniköy 0-1
15:30  Aydoğan - Ulucak 1-0
17:00  Mend. Başı - M.Köy Çukuru 0-2
18:30  Kürelik - Aşağı Sütlü 4-0   

 

4.HAFTA

26 NİSAN CUMARTESİ
 
12:00  Kayı - Pınaryolu
13:30  Perçem - Yıldızören
15:00  Çatalçam - Resullar
16:30  Olgunlar - Dolaylı
18:00  Erecek - Bayazıt
19:30  Çukuryazı - Altköy
27 NİSAN PAZAR
 
11:00  Kalkancı - Akarsu
12:30  Keçegöz - Alaçayır
14:00  Sağlık - Yukarı Yeniköy
15:30  M.Köy Çukuru - Ulucak        
17:00  Aydoğan - Kürelik
18:30  Mend. Başı - Aşağı Sütlü
   
A Grubu 3. Hafta Puan Durumu
Sıra
Takımlar
O
G
B
M
A
Y
Av
P
1
Aydoğan
3
2
1
0
8
3
5
7
2
M.Köy Çukuru
3
2
1
0
7
4
3
7
3
Kürelik
3
1
0
2
8
4
4
3
4
Ulucak
3
1
0
2
2
2
-2
3
5
Mendenebaşı
3
1
0
2
4
6
-2
3
6
Aşağı Sütlü
3
1
0
2
3
9
-6
3
B Grubu 3. Hafta Puan Durumu
Sıra
Takımlar
O
G
B
M
A
Y
Av
P
1
Keçegöz
3
3
0
0
11
2
9
9
2
Sağlık
3
2
1
0
5
3
2
7
3
Y.Yeniköy
3
1
0
2
3
4
-1
3
4
Akarsu
3
1
0
2
5
8
-3
3
5
Kalkancı
3
0
2
1
3
7
-4
2
6
Alaçayır
3
0
1
3
2
8
-6
0
C Grubu 3. Hafta Puan Durumu
Sıra
Takımlar
O
G
B
M
A
Y
Av
P
1
Bayazıt
3
2
1
0
10
5
5
7
2
Olgunlar
3
2
0
1
9
6
3
6
3
Altköy
3
1
2
0
9
4
5
5
4
Erecek
3
1
1
1
5
6
1
4
5
Dolaylı
3
1
0
2
5
8
-3
3
6
Çukuryazı
3
0
0
3
0
11
-11
0
 
D Grubu 3. Hafta Puan Durumu
Sıra
Takımlar
O
G
B
M
A
Y
Av
P
1
Yıldızören
3
3
0
0
9
4
5
9
2
Perçem
3
2
0
1
6
2
4
6
3
Pınaryolu
3
2
0
1
6
3
3
6
4
Resullar
3
0
0
3
5
11
-6
0
5
Kayı
0
0
0
0
0
0
0
0
6
Çatalçam
3
2
0
1
5
4
1
6
GOLLER VE KARTLAR
4 GOL
Tacettin Büyükbaş (Aydoğan), Bayram Temel (Keçegöz), Erdem İpek (Yıldızören)
3 GOL
Ahmet Keklik (M.Köy Çukuru)
2 GOL
Erdem İpek (Yıldızören ) Mahmut Tekneci (Dolaylı), Polat Demirci (Çatalçam), Bayram Temel (Keçegöz), Nuh Batal (Ulucak), Özkan Bayazıt, Serhat Hırdıç (Bayazıt), Görkem Kement, Ekin Kement (Kürelik), Erhan Karabulut (Kalkancı), Serdal Akbaş (Resuller), Semih Kılıç (Pınaryolu), Engin Taş (Olgunlar),
1 GOL
Samet Haberdar (Kayı) Mehmet Kartal (Alaçayır), Elvan Aydın (M. Kalkancı ), Selahattin Yolcu  Tuncay Işıkgöz (Dolaylı), Hüseyin Öz, Mustafa Türkmen, Ahmet Türkmen (Olgunlar), İnan Bayazıt (Bayazıt), Güven Güven, Caner Güven (Resullar), Mesut Kayaoğlu, Erol Kılavuzoğlu (Perçem), Erol Keklik, İsmail Keklik (M.Köy Çukuru), Ferhat Lal, Eren Karaçeper (Kürelik),  Hakan Çelik, Durmuş Aktaş, Serhat Sevinç, Hakan Çelik (Sağlık), Hakan Özkaynak, Cem Evinç (Akarsu), Şenol Kaya, Musa Soran (Y.Yeniköy), Önder Kır (M.Başı), Fatih Ağdaş (Aydoğan), Bülent Çakaloğlu (A.Sütlü), Okan Sarıca, Bayram Ocakcı, Özay Çilekci (Altköy) Oktay Yaldız, Önder Gürbüz (Erecek) Adem Temel (Keçegöz)
SARI KARTLAR
Erdinç Gürler (Kayı), Muratcan Dönmez (Yıldızören) , Hasan Gürbüz, Tugay Bayır (Erecek), Okan Sarıca, Ferhat Batal (Altköy),  Yavuz Yolcu (Dolaylı), Müjdat Otluoğlu (Çukuryazı), Şener Karaca, Bahattin Turunç, Mustafa Türkmen (Olgunlar), Özcan Bayazıt, Ömer Bayazıt (Bayazıt) Yunus Akbaş, Muharrem Güven (Resullar), Metin Kılavuzoğlu, Furkan Kılavuzoğlu (Perçem), Ercan Çil (Çatalçam), Aykut Dumanlı (Pınaryolu), Savaş Keklik (M.Köy Çukuru), Engin Lal (Kürelik), Selçuk Aktaş, Ufuk Aktaş,  Serhat Sevinç ,Gökhan Topal (Sağlık), Fatih Sağızlı, Cem Evinç, Cihan Yaver, Hakan Özkaynak (Akarsu), Yılmaz Soran (Y.Yeniköy), Yavuz Kinsiz, Oktay Temel, Bayram Temel (Keçegöz), Bünyamin Batal, Erdal Batal, Serdar Ekşi (Ulucak), Mesut Kılıç (M.Başı) Enver Ünal, Fatih Ağdaş, Türker Ağdaş (Aydoğan) Murat Ağcaoğlu, Raşit Karaca (A.Sütlü)
KIRMIZI KARTLAR
Erdem İpek - Çift Sarı Karttan (Yıldızören), Şahin Kılavuzoğlu (Perçem)

FAALİYETLER

 

2008 Geleneksel Kır Gezisi Tarihi ve Yeri Belli Olmuştur.

    Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerimiz;

       Derneğimizin geleneksel kır gezisi 01.06.2008 Pazar günü yapılacaktır.Tüm Altköylüler davetlidir.Adres ve kroki bilgileri için bakınız >>>>>

2007 FAALİYET RAPORU

  Değerli ALTKÖY' lüler;

        YÖNETİM KURULU OLARAK HEPİNİZİ EN DERİN SAYGILARLA SELAMLIYORUZ 2007 YILI İÇİNDE DERNEĞİMİZİN FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK SİZLERİ BİLGİLENDİRMEK MAKSADIYLA AŞAĞIDAKİ YAZIYI DİKKATLİCE OKUMANIZI ARZU EDİYORUZ.

        2007 YILI İÇERİSİNDE YÖNETİM KURULUNUN YAPMIŞ OLDUĞU GELİR VE GİDERLER DENETLEME KURULUNDAN H.ERGUN KOÇ VE YAMEN YAY TARAFINDAN DENETLENMİŞTİR.DENETLEME KURULU TÜM GELİR VE GİDERLERİN USULUNE UYGUN OLARAK İŞLENDİĞİNİ RAPORLAMIŞLARDIR.

  • KÖYÜMÜZÜN ÜMRANİYE PRINCESS'DEKİ YEMEĞİ GAYET İHTİŞAMLI GEÇMİŞ,MEDYA FM KATKILARI İLE YEMEĞE RENK KATMIŞLARDIR.

  • SMS SİSTEMİ SORUNSUZ OLARAK FAALİYETTEDİR.

  • WEB SİTESİ AYNI ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTEDİR.

  • RAMAZAN BAYRAMINDA LOKALDEKİ BAYRAMLAŞMAYA KATILIM BİZİ ONURLANDIRDI.

  • KURBAN BAYRAMINDAKİ BAYRAMLAŞMAYA KAĞITHANE BELEDİYE BAŞKANI FAZLI KILIÇ’IN KATILIMI BİZİ ONURLANDIRDI.

  • 2007 SENESİ GELENEKSEL KIR GEZİSİNEDE KATILIM BİZİ ONURLANDIRDI.

  • BU ARADA 1 HAZİRAN 2008 PAZAR GÜNÜ KIR GEZİSİ İÇİN KEMERBURGAZ ORMANI,KURTKEMERİ PİKNİK ALANI TUTULDU.

  • ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE 2 OTOBÜSLE KÖYLÜLERİMİZ GÖTÜRÜLDÜ.

  • 6 NİSAN 2008 PAZAR GÜNÜ ÇANAKKALEYE 2.GEZİ YAPILACAKTIR.

  • DERNEĞİMİZİN LOKALİNDE HER PAZAR 19-21 SAATLERİ ARASINDA FOLKLOR KURSU DÜZENLENMİŞTİR.

  • KÖYÜMÜZÜN FUTBOL TAKIMI ANTREMANI İÇİN KAĞITHANE NURTEPE TESİSLERİ TUTULMUŞTUR

        

2007 Altköyü Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneği İftar Yemeği
2007 yılı ramazanın da verilen iftar yemeğine bu yıl ilgi beklenilenin üzerinde olmasına rağmen istediğimiz kalabalığa ulaşamadığımızı gördük ve bundan sonraki iftar yemeklerinde köylülerimizin eşleri ve aileleri ile birlikte katılımıyla istediğimiz kalabalığa ve ortama kavuşacağımızı şimdiden görmek bizleri oldukça heyacanlandırdığını ve mutlu ettiğini sizlerle paylaşmak isteriz. 2007 yılı ramazanında verilen iftar yemeğini köylülerimizden İdris SARICA" Nazım Oğlu" İdris SARICA" İsmail Oğlu" İlbeyi KOÇ, Kazım SARICA, Serdar SARICA, Hayrettin KUTLU, Ercan KUTLU, Cafer TÜRKOĞLU, Erdoğan YENİDÜNYA, Birol CÖMERT ve Yavuz BIYIK katkılarıyla verilmiştir. Katkılarından dolayı dernek ve komşuları olarak kendilerine teşekkür ediyoruz. Bundan sonraki ramazanlarda da bu tür faaliyetlerimizin devam edeceğini köylülerimize bildirir ve bu konuda ramazan ayından önce bu tür faaliyetlerimize katılmak isteyen köylülerimizin dernek yönetimi ile irtibata gecmelerini rica ederiz.
                                                                        YÖNETİM KURULU

BAYRAMLAŞMA

Değerli ALTKÖYLÜ hemşerilerim;

Derneğimizin düzenlemiş olduğu bayramlaşma töreni ve yemeğine köylülerimizin büyük ilgi göstermesi yönetim kurulu ve Altköylü leri memnun etmiştir.

Katılan tüm Altköylü lere teşekkür ederiz.

                                                                     Başkan İdris SARICA

REFAHİYE ALTKÖYÜ GELENEKSEL BAYRAMLAŞMA 2007 VİDEOLARI
REFAHİYE ALTKÖYÜ GELENEKSEL BAYRAMLAŞMA 2007 FOTOĞRAFLARI
Photo Number 1 Photo Number 2 Photo Number 3 Photo Number 4
Photo Number 5 Photo Number 7 Photo Number 8
Photo Number 9 Photo Number 10 Photo Number 11
Photo Number 13 Photo Number 14 Photo Number 15
Photo Number 17 Photo Number 18
Photo Number 1 Photo Number 2 Photo Number 3 Photo Number 4
Photo Number 5
Photo Number 6
Photo Number 7
Photo Number 8
Photo Number 9
Photo Number 10
Photo Number 11 Photo Number 12
Photo Number 13 Photo Number 14 Photo Number 15 Photo Number 16
Photo Number 17
Photo Number 18
Photo Number 19 Photo Number 20
Photo Number 21 Photo Number 22 Photo Number 23 Photo Number 24
Photo Number 25 Photo Number 26 Photo Number 27 Photo Number 28
ALTKÖYÜ VİDEOLARI
 

ALTKÖYÜ'NDEN BAZI GÖRÜNTÜLER.

İlgili aramalar: erzincan - refahiye - altköyü
ESKİ BİR KIR GEZİSİNDEN FOLKLOR.
YENİ YÖNETİMİN K.HANE BEL. BAŞKANI FAZLI KILIÇ'I ZİYARETİ 2007
BAŞKANIN MESAJI

    Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerim;

        Altköyü web sitesi tüm Altköylülere aittir.Köyümüzü ve köylülerimizi ilgilendiren konularda ortak kullanılabilir; sizinde katkı destek ve önerilerinize açığız.Eğer sizinde elinizde muvcut köyümüze ait bilgi,yayın,görsel malzeme (kişisel olmamak kaydı ile).Bizimle paylaşırsanız seviniriz.Bu şekilde tüm hemşehrilerimize ve yetişen yeni Altköylü genç nesile köyümüzü daha iyi tanıtmış oluruz.

TELEFON GÜNCELLEME

        Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerim;

       Değerli hemşerilerimiz dernek sms telefon sisteminde geçmişte yaşanan çökmeden dolayı bizde telefonu kayıtlı fakat isimleri silinmiş üyelerimiz var ÜYELERİMİZ sayfasındaki listede sizin veya varsa yakınınızın telefonu olupta ismi yoksa kontrol edip İLETİŞİM sayfasındaki e-mail mesaj formunu doldurup veya info@altkoy.net e mesaj atmanız rica olur.Vereceğiniz destek için şimdiden teşekkür ederiz.ilgili sayfaya gitmek için >>>>

KIR GEZİSİ

        Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerim;

       Derneğimizin geleneksel kır gezisi 01.06.2008 Pazar günü yapılacaktır.Tüm Altköylüler davetlidir. Aşağıda mesire alanının yol krokileri gürükmektedir.

KROKİ 1 Kemerburgazdan gelince mesire alanına götürecek ilk sapağı,

KROKİ 2 Sapaktan sonra mesire alanına ulaştıran yönü gösterir.

ADRES:Kemerburgaz çiftalan yolu ayrımı Ayvad piknik alanı (Kurtkemeri)

 

 

ÇANAKKALE GEZİSİ FOTOĞRAFLARI 2008

    Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerimiz;

Çanakkale Gezisi tarihi 06.NİSAN.2008 Pazar günü gerçekleştirilmiştir.
Fotoğraflarını görmek için tıklayın >>>>>>

2007 FAALİYET RAPORU

  Değerli ALTKÖY' lüler;

        YÖNETİM KURULU OLARAK HEPİNİZİ EN DERİN SAYGILARLA SELAMLIYORUZ 2007 YILI İÇİNDE DERNEĞİMİZİN FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK SİZLERİ BİLGİLENDİRMEK MAKSADIYLA AŞAĞIDAKİ YAZIYI DİKKATLİCE OKUMANIZI ARZU EDİYORUZ.

        2007 YILI İÇERİSİNDE YÖNETİM KURULUNUN YAPMIŞ OLDUĞU GELİR VE GİDERLER DENETLEME KURULUNDAN H.ERGUN KOÇ VE YAMEN YAY TARAFINDAN DENETLENMİŞTİR.DENETLEME KURULU TÜM GELİR VE GİDERLERİN USULUNE UYGUN OLARAK İŞLENDİĞİNİ RAPORLAMIŞLARDIR.

  • KÖYÜMÜZÜN ÜMRANİYE PRINCESS'DEKİ YEMEĞİ GAYET İHTİŞAMLI GEÇMİŞ,MEDYA FM KATKILARI İLE YEMEĞE RENK KATMIŞLARDIR.

  • SMS SİSTEMİ SORUNSUZ OLARAK FAALİYETTEDİR.

  • WEB SİTESİ AYNI ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTEDİR.

  • RAMAZAN BAYRAMINDA LOKALDEKİ BAYRAMLAŞMAYA KATILIM BİZİ ONURLANDIRDI.

  • KURBAN BAYRAMINDAKİ BAYRAMLAŞMAYA KAĞITHANE BELEDİYE BAŞKANI FAZLI KILIÇ’IN KATILIMI BİZİ ONURLANDIRDI.

  • 2007 SENESİ GELENEKSEL KIR GEZİSİNEDE KATILIM BİZİ ONURLANDIRDI.

  • BU ARADA 1 HAZİRAN 2008 PAZAR GÜNÜ KIR GEZİSİ İÇİN KEMERBURGAZ ORMANI,KURTKEMERİ PİKNİK ALANI TUTULDU.

  • ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE 2 OTOBÜSLE KÖYLÜLERİMİZ GÖTÜRÜLDÜ.

  • 6 NİSAN 2008 PAZAR GÜNÜ ÇANAKKALEYE 2.GEZİ YAPILACAKTIR.

  • DERNEĞİMİZİN LOKALİNDE HER PAZAR 19-21 SAATLERİ ARASINDA FOLKLOR KURSU DÜZENLENMİŞTİR.

  • KÖYÜMÜZÜN FUTBOL TAKIMI ANTREMANI İÇİN KAĞITHANE NURTEPE TESİSLERİ TUTULMUŞTUR

                                                                                YÖNETİM KURULU

KÖYÜMÜZÜN TARİHÇESİ

ERZİNCAN İLİ REFAHİYE İLÇESİNE BAĞLI ALTKÖYÜ;

COĞRAFİ KONUMU

Altköy, Karadeniz, İç Anadolu, ve Doğu Anadolu bölgesinin sınırlarının kesiştiği bir kavşak noktasında bulunmaktadır. Bundan dolayı bu üç bölgenin de coğrafi ve kültürel özelliklerini bünyesinde bulundurmaktadır. Hem nüfusu hem de yüzölçümü bakımından Refahiye’nin en büyük köylerinden birisidir. 1970li yıllarda köyün ilkokulunda 250 öğrenci öğrenim görmekteydi. Fakat bugün köyün okulunda öğrenim gören öğrenci bulunmamaktadır. İnsanların büyük bir çoğunluğu güzel İstanbul şehrinin dayanılmaz ve karşı konulamaz fantezisine kapılarak toplumsal dönüşüm çerçevesi içinde köylerinden ayrılarak İstanbul’a göç etmişlerdir. Belki de bu konuda haklılar, çünkü nüfus artınca köy şartlarında geçinmek artık çok zor olmuştur. Bir taraftan işsizlik, diğer taraftan köy işlerinde çalışmanın zorluğu onları başka geçim kaynakları aramaya itmiştir. Bu sadece köyümüzün değil aynı zamanda bütün Türkiye’nin sorunudur, sorun olarak görülürse eğer. İş yoğunluğu neredeyse insanlar oraya akın etmektedir. Elbette ki İstanbul’da herkese hayat vardır. Bizim insanlarımıza neden olmasın. Ama işin aması, bu kendi isteğiyle göç eden insanların çoğunluğu özellikle burada doğup büyüyenler, çocukluğunu bu güzel köyde geçirenler geceleri rüyalarında yeşili dünyanın hiçbir yerinde olmayan, suları tertemiz gürül gürül akan, her köşesinden bir su kaynağı fışkıran, çamların ve ardıçların her dem yeşil kaldığı güzel köyün sokaklarında, dağlarında, tarlalarında, çayırlarında gezinmektedirler. Onlar dümdüz ovalık yerleri de severler ama daha çok yemyeşil dağları, soğuk suları, akan dereleri, yüksek tepeleri olan, taşlıkları, çalları, eski su değirmenlerinin bir zamanlar şangır şungur döndüğü Köroğlu’nun hala atının izlerinin bulunduğu, fındık bahçelerinin, çamlıkların, meşeliklerin alabildiğine uzandığı bu güzel beldeyi daha çok severler. O beldeyi sevmek Türkiye ‘yi sevmekle eş anlamlıdır onlar için. Çünkü kendi doğduğu yeri sevmeyen ülkesini de sevmez.

Yazın 150, kışın 30-40 hane olan köyün Refahiye'ye uzaklığı 9 km Erzincan'a uzaklığı 80 kilometredir. Bitki örtüsü ve ağaçlık alan olarak belli bir oranda Karadeniz bölgesinin özelliğini göstermektedir. Ama karasal iklim özellikleri daha ağır basmaktadır. Kış mevsiminde Doğudan gelen Sibirya kaynaklı soğuk hava dalgasının etkisinde kalarak oldukça soğuk kış günleri yaşanmaktadır. Köyün meskun olduğu yerin rakımı 1550 metredir. Köyün sınırları içinde doğal göl yoktur. Yeryüzü şekilleri engebelidir ve büyük ovalık alan yoktur. Dumanlı Dağı’nın en yüksek noktası 2618 metredir. Orman örtüsü yaygındır. Ormanlık alanlar 1600 metre rakımdan başlayarak genellikle 2000 metre civarında bulunmaktadır. Sarı çam çoğunlukta olmak üzere değişik türde çam ve ardıç ağaçları yer almaktadır. Uzun yıllar ortalamalarına göre bölgede en yüksek sıcaklık 33.5, en düşük sıcaklık -36.2 olarak tespit edilmiştir. Yazılı tarih öncesine ait yeterli kaynak bulunmadığından, bölgede yerleşmenin ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak yine de, yapılacak olan incelemeler neticesinde en azından mezolitik devirlere kadar varabilecek izlere rastlanması mümkün görünmektedir. Her şeyden önce, Erzincan ve çevresi, tarih öncesi devirlerde öncelikle  elverişli sayılan tabiî doğu-batı ve güney-güneybatı yol güzergahları üzerinde bir kavşak konumuna sahiptir. Tokat-Sivas yol ayırımı köyün bir kilometre batısında bulunmaktadır. Köyün hemen karşısından Çatalçam nahiyesi istikametine ayrılan yoldan Şiran, Kelkit üzerinden Gümüşhane, Bayburt ve Trabzon’a; Çamoluk üzerinden Giresun’a ulaşmak mümkündür.

TARİHİ

Köyümüzün tarihini her şeyden önce yakın tarihe bir not düşerek anlatmaya başlayalım. Devletimizin kurucusu Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk vatan topraklarını düşmandan temizlemek amacıyla önce Samsun’a, oradan Amasya’ya peşinden Sivas’a, akabinde de Erzurum’a gitmiştir. Bu yolculuğu sırasında 29 Haziran 1919 da Ata ve arkadaşları Altköyü’nün önünde Refahiye ilçemiz eşrafıyla birlikte Altköylüler tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmış ve ilçemizde üç gün boyunca misafir edilmiştir.

Gerek yerli ve gerekse yabancı arkeologların yeteri kadar araştırıp işlemiş bulundukları Boğazköy, Alişar ve Alaca’sıyla  önemli bir mevki  kazanan Orta Kızılırmak’la Aşağı Kızılırmak’ın doğuya olan bağlantısının Refahiye-Erzincan üzerinden sağlanmış oluşu, Erzincan ve yöresinin tarihi ehemmiyetini artırmıştır. Nitekim,  Erzurum (Pulur) ve Erzincan (Altıntepe)  ovalarında yapılan kazılardan elde edilen arkeolojik bulgular, bölgede insanlık  tarihînin M.Ö. 4000-3000 yılları gibi oldukça eski devirlere dayandığını göstermektedir. "Refahiye-Köroğlu deresi ve vadilerinin tarihin eski çağlarına ait iz ve kalıntılarını saklamak durumundadır.

Bölgede Bizanslılar dönemine kadar sırasıyla Hurriler, Urartular, Sakalar, Medler, Persler, Partlar (İranlılar) ve Romalıların yaşadığı sanılmaktadır. Roma İmparatorluğunun parçalanmasıyla birlikte ortaya çıkan Bizans devleti bölgede 395-645 yılları arasında hüküm sürmüş, dolayısıyla bu devrede bölge Bizans devleti sınırları içinde kalmıştır. Ancak bu dönem boyunca Bizans-İran mücadeleleri devam ettiğinden bölge zaman zaman el değiştirmiştir.

Bölge 640 yılından itibaren İslam (Arap) ordularının akınlarına sahne olmuş ve bu durum 1058 yılında Türk akıncılarının burayı işgaline kadar devam etmiştir. 23 Mayıs 1040 günü Dandanakan savaşını kazanan Tuğrul ve Çağrı Beyler, Selçukluları İran ve Horasan’da devlet olarak yükseltmişlerdir. Bundan sonra Selçuklu politikasının esasını daha önce batıya göç etmiş Türk topluluklarına birer yurt bulunması teşkil ettiğinden, Selçuklu sultanları Anadolu üzerine yönelmişlerdir. Bu dönemde Anadolu’nun siyasî, ekonomik  ve sosyal durumu da Türk yayılışını kolaylaştıracak özelliktedir. Bu nedenle 1071-1085 yılları arasında Türk fetih hareketi süratle cereyan etmiş ve Türk orduları Ege ve Marmara kıyılarına kadar ulaşmışlardır. İşte bu dönemde Anadolu’da birtakım Türk beylikleri oluşmuştur. Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türk yurdu yapılması döneminde ortaya çıkan beyliklerden Danişmend’liler Orta Anadolu’da hüküm sürerken, Doğu Anadolu’da Tercan dahil Erzurum ve çevresinde Saltuklular,  Erzincan-Kemah-Divriği ve Şebinkarahisar’da da Mengücekler hüküm sürmüştür. Bölge 1071-1228 yılları arasında  Mengücek Beyliği’nin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra bu beylik Anadolu Selçuklu Sultanlığına dahil edilmiştir. Köse dağı savaşından sonra (1243) bölge Moğol istilasına uğramıştır. Moğol istilasından sonra 14. yüzyıl sonlarından 16. yüzyıl başlarına kadar Doğu Anadolu’ya Karakoyunlularla, Akkoyunlular hâkim olmuşlardır. Daha sonra 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran meydan muharebesini kazanmasıyla, Doğu Anadolu Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu bilgilerden hareketle bölgenin Yavuz Sultan Selim zamanına kadar sık sık el değiştirdiği söylenebilir.

Yüzeysel kalıntılar değerlendirildiği zaman ortaya biraz daha açık ve net sonuçlar çıkmaktadır. Yüzeyde bulunan seramik ve keramik parçaları büyük çoğunlukla arkeologlar tarafından bilimsel bir inceleme sonucunda M.Ö. 2000-3000 yıllarına tarihlenmiştir. Bu zaman dilimi de büyük bir ihtimalle Urartulara denk gelmektedir. Daha sonraları, Roma ve Bizans imparatorluğu dönemlerinden sonra bölge Pontus Rumlarının hakimiyetinde kalmıştır. Öteki bir kısım kalıntılara göre de bölgede İlhanlıların hüküm sürdüğü görülmektedir. Daha sonraları ise yukarıda da söylendiği gibi Kemah ilçesinde türbesi bulunan Mengücek’lerden sultan Melik bölgeye hakim olmuştur. Öyle değerli bir komutandır ki sevenleri onu mumyalayarak, bir sanduka içerisinde özel bir mekanda muhafaza ederek çürümeden günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Sanıyoruz ki bir ihtimalle köyümüze yerleşmeler Mengücekler döneminde, 1071-1228 tarihleri aralığında gerçekleşmiştir. Sultan Melik, Sultan Alparslan’ın en değerli komutanlarından olup Malazgirt zaferinde büyük hizmeti geçen ve Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar’ı fetheden öteki adı Mengücek Gazi olan komutandır. 1188 de atı ile Karasu’yu geçerken kabaran sulara kapılarak boğulan Mengücek Gazi’nin cesedi mumyalandığı için bozulmadan durmaktadır. Gürzü ve sancağı tabutunun içinde, yanındadır. Asıl adı Mengücek Gazidir. Sultan Melik, Melik Şah, Sultan Melek, Melik Mengücek, Melik Gazi gibi değişik adlarla bilinmektedir.

Osmanlı cihan İmparatorluğu’nun son dönemlerinde köy halkı muhacir durumuna düşmüş, “muhacirlik” kelimesi ile beyinlerde kalmış, Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer yerleşim yerlerinde ve bütün imparatorluk topraklarında da olduğu gibi çok büyük bir göç olayı yaşanmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra Rus ordularının doğu Anadolu’yu işgal ettiği dönemde, köy sakinleri evlerini ve topraklarını bırakarak kimi Dumanlı Ormanları üzerinden iç Anadolu bölgesine doğru, kimi Suşehri ilçesinden Kuzey-Doğu Anadolu bölgesine doğru yollara düşmüş ve çok dramatik bir göç olayı olarak zihinlerde kalmıştır. Bir kuşak günlerce ninelerinden ve dedelerinden o dönemde yaşanmış bu hazin olayları dinlemiştir. O zaman Rus orduları köyümüze kadar gelememişler, Bolşevik ihtilali nedeniyle Yurtbaşı köyünün yaylasından geri dönmek zorunda kalmışlardır. Fakat bugün hala onların bıraktığı izler, yaptıkları yollar Akbulut kayak tesislerinin bulunduğu bölgeden doğuya gidildiği zaman her yerde görülebilmektedir. Erzincan 17 Ekim 1917 tarihinde başlayan Bolşevik ihtilaline kadar, 24 Temmuz 1916 ile 26 Şubat 1918 tarihleri arasında 1 yıl 7 ay üç gün Rus işgali altında kaldı. 18 Aralık 1917 tarihinde Ruslarla Erzincan antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Ruslar işgal ettikleri Türk topraklarını terk edeceklerdi, ayrıca 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde ele geçirdikleri; Kars, Ardahan ve Artvin'i geri vereceklerdi. Bu antlaşma gereğince cephe boyunca çekilme harekatı başladı. Lâv edilen Rus Kafkas ordusunun yerini hemen Ermeni taburları alıyordu. Bizim köyümüzde değil ama Erzincan çevresinde yöre halkına akla, hayale gelmedik zulüm, işkence ve toplu katliamlar yapıyorlardı. Rum ve Ermenilerden dağlara çıkan haydutlar asker elbisesi ve silâhları ile dolaşarak kendilerine Rus eri süsü veriyorlardı. Türk köylüsünün elinde ne varsa; hayvan, yiyecek, giyecek alıyor, evlerini yağmalıyorlardı. 1917 yılında Rusya'da Çarlık rejimi yıkılmış, Bolşevikler ülkede duruma el koymuşlardı. Rusya'da bu yönetim değişikliği üzerine Ruslar, işgal ettikleri Doğu Anadolu Bölgesini boşaltarak ülkelerine dönmeye başlamışlardır. 18 Aralık 1917 de Sovyet hükümeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de Rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak, ermeni çeteleri bir çok kanlı olaya neden olmuştur. Kazım Karabekir paşa komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan’ı 22 Şubat 1918 de Tercan’ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır. Köyümüzden pek çok insan bu savaşlarda asker olarak orduya katılmış, kimi kahramanca savaşmış şehit olmuş, kimi esir düşmüş yıllar sonra köyüne dönmüş, kiminin akıbetinden haber alınamamıştır. Köyümüzden mülteci durumuna düşen halk bu işgal olaylarından sonra bu defa da batıdan Yunan ordusunun Anadolu’ya girmesi ile tekrar köylerine dönmüşler ama pek çoğu Türkiye’nin değişik bölgelerinde kalmışlardır. Aileler parçalanmış, yıllar geçtikten sonra birbirlerini bulup iletişim kurmuşlardır. Bugün o dönemde köyden ayrılan ve Ankara’nın Polatlı ilçesinde, Yozgat’ta, Çorum’da, Tokat’ta, Adana’nın Pozantı ilçesinde, Eskişehir’de ve benim bilemediğim daha bir çok yerde köyümüzden giden insanlar, akrabalarımız bulunmaktadır. Bu site aracılığı ile onlarla, onların çocukları ile de iletişim kurma şansımız doğacaktır belki. Bu siteye ulaşanlar isimlerini ve soy isimlerini de belirterek köyümüzün insanları ile tanışmak, konuşmak ve kaynaşmak amacı ile yazabilirler. Bazı faaliyetlere zaman zaman katılmak suretiyle geçmişi yad etme, imkanı bulabilirler.

Köy dumanlı ormanlarının Kuzey-Doğu sınırında asırlardan beridir doğudan batıya ve güneyden kuzeye uzanan tarihi yolların kesiştiği bir noktada kuruludur. 1500’lü yıllarda köyde altı hane gayrı Müslim ve altı hane de Müslim nüfusun ikamet ettiği söylenmektedir. Köyün tahminen 15. asırdan önce çok genişlediği, köyün tam karşısında yer alan Kıraç, Elma tarlası, Avdan ve Dalaşkan mevkilerinde de iskan olduğu bilinmektedir. O dönemde çok büyük çapta büyük ve küçük baş hayvancılığın yapıldığı bir yer olduğu bu köyden giden gayrı Müslimler tarafından söylenmektedir. Ve yine onların söylediklerine göre, türbe ve çevresinde büyükbaş hayvan ahırlarının ve değirmene doğru uzanan arazi bölümünde ise küçükbaş hayvan ahırlarının bulunduğu rivayet edilir. O zamanlarda çok büyük bir sel baskını olmuş ve köyde evler hasar görmüş, İnsan kaybı da meydana gelmiş ve köy bugünkü yerine çekilerek iskan edilmiştir. O zaman insanlar isabetli bir karar vermişler. Çünkü bu bölge birinci derecede deprem bölgesidir ve kuzey Anadolu fay hattı birkaç kilometre kuzeyden geçmektedir. Bu fay hattının izleri Seksenveren bölgesinin alt kısımlarında rahatlıkla görülebilmektedir. Köyün şimdiki meskun bulunduğu yerde zemin sağlam olduğundan son depremlerde hasar meydana gelmemiştir. Köy sakinlerine ait arazi içerisinde bir çok yerleşim alanlarının izleri bulunmaktadır. Kızılpınarda, Kazansinanda, Yulaflıda ve Gökderede yerleşim yerlerinin izleri bulunmaktadır. Yine ormanlık alanlarda da bu izlere rastlamak mümkündür. Köyün güney-doğusunda, değirmenlerin bulunduğu boğazda vaktiyle Köroğlu’nun yaşadığı söylenen, üzerine taş merdivenlerle çıkılan ve iki odası bulunan bir mağara bulunmaktadır. Mağaranın içerisinde kesilmiş taşlardan oturma bankları vardır. Mağaranın içinde bulunan izlerin, Köroğlu'nun kır atının izleri olduğu söylenmektedir. Köyümüze ait Dumbulca ve Karapınar olmak üzere iki yaylalık alan bulunmaktadır. Bu yaylalar günümüzde köy sakinleri tarafından oksijeni bol, florası, faunası ve muhteşem doğasıyla çok harika, bulunmaz mesire alanları olarak kullanılmaktadır.

Seyit Sinan ve Hıra Bekir (Ebubekir) Türbeleri ;

        Köyün tarihi ile yakından ilgili olarak tek ve ona ayrı bir özellik katan bir türbe bulunmaktadır. Türbe hakkında köy halkı arasında nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen bilgiler şöyle anlatılmaktadır: Seydi Sinan ve Ebubekir adlı zatların Horasan’dan geldikleri, Anadolu'nun Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılması faaliyetlerine katıldıkları anlatılmaktadır. Bu zatlara ait türbe Altköy'ün 250 metre güneydoğusunda yer almaktadır. Türbenin hemen yanında 1959 yılında yapılan ve cuma günleri namaz kılınan bir cami bulunmaktadır. Türbede meftun bulunan zatların kerameti şöyle anlatılır: Büyük kardeş Ebubekir, hac vazifesini yerine getirmek için Kabe'ye gider kendisi orada iken köyünde annesinin yaptığı un helvasının kokusunu duyar ve canı çeker. Bu arada köyde hayvan otlatmakta olan küçük kardeş Seydi Sinan'a bu durum ayan olur. Koyunlarını bir ağacın dibine bırakır, eve annesinin yanına gelir. Annesine ağabeyi Ebubekir'in helva istediğini söyler. Annesi bu duruma ses çıkarmadan sandığından gelinlik tasını alıp içine bir miktar un helvası koyarak oğluna verir. Bu esnada Ebubekir Kabe'de namaz kılmaktadır. Bir anda Seydi Sinan Kabe’de olur ve helvayı ağabeyinin yanına bırakırken, ağabeyi Ebubekir, selam verme esnasında kardeşi Seydi Sinan'ın kolunu görür. Namaz sonunda kardeşini arar ama bulamaz. Ondan sonra helvadan azıcık yer ve elinde sıkarak bugünkü şeklini verir. Helva da taş oluverir. Gerçekten taş un helvası rengindedir ve parmaklarının izleri görülmektedir. Ebubekir bu taş olan un helvasının bulunduğu tastan su içen müminlerin şifa bulması için dua eder. Ebubekir hacdan köye döndüğünde kendisini ziyarete gelenlere derki: “komşular, ilk olarak kardeşim Sinan'ı ziyaret edin çünkü; o mertebe olarak benden daha ileridedir.” Bunun üzerine ziyarete gelenler önce Seydi Sinan'ı ziyaret ederler. Bu saygı olayı türbede de görülmektedir. Türbeye girişteki ilk sanduka Seydi Sinan'a, ikinci sanduka ise ağabeyi Ebubekir'e aittir. Bu mübarek zatlara ait zamanın Osmanlı padişahı lll. Ahmet tarafından yazılan bir de belge bulunmaktadır. Bu belge köyde şecere name olarak bilinmektedir. Şecere name soyağacı belgesi demektir. Yukarıda adı geçen gelinlik tası ve helva bugün hala mevcut olup korunmaktadır. Bu taşın adı tıktap taşı, tasın adı da tıktap tasıdır. Bu isimle şecere namede geçmektedir ve şifaları orada anlatılmaktadır. Genellikle felç geçirenler, dilsiz çocuklar, korkudan şoka girenlerin bu tıktap tasına konulan sudan içtiklerinde şifa bulduklarına inanılmaktadır. Şecere name günümüz Türkçe’sine aktarılmış olarak türbede bulunmaktadır.

Köyün kurucuları ve Orta Asya’dan ilk gelenlerin Yahya oğulları olduğu söylenmektedir. Köye sonraları Harput’tan gelenler de olmuştur. Türklerin Anadolu’ya gelişi 1071 tarihinde Bizans İmparatorluğunun yenilgisi ile sonuçlanan Malazgirt zaferiyle olduğu bilinmektedir. Son yapılan bilimsel çalışmalar aslında Türklerin çok önceden Anadolu’ya geldiklerini taşlara çizilen, kazınan damga ve işaretlerle ispatlamaktadır. Muhtemelen köye ilk gelenlerin 400 yıl önce değil de çok daha önce geldiklerini söylemek daha doğrudur. Köyün eski adı Altkendi kariyesı idi. Kariye Osmanlıca köy demektir. Yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi ve Türkçeleştirilmesi kapsamında Altköy adını almıştır. İlçeye bağlı pek çok köyün adının yabancı olmasına karşın köyümüzün adı eskisinde de Türkçe’dir. Köye daha sonraları Göbütoğulları, Ekkecioğulları, Kök oğulları, Sarı oğulları, Şelte oğulları, Molla oğulları son olarak Konya taraflarından Şeyh oğullarının gelip yerleştiği söylenmektedir. Günümüzde köyde yaşayanların soyadlarını saymak gerekirse, bunlar alfabetik sıraya göre şöyledir: Ağ, Akbulut, Bahçeci, Başar, Battal, Beyazıt, Beyazıtlı, Bıyık, Cömert (Sinanoğlu), Çilekçi, Gözcü, Karaca, Koç, Koyun, Köle (Yener, Yavuztürk), Kubat, Kutlu, Lale, Ocakçı, Sarıca, Şelte, Türkoğlu, Yay, Yenidünya. Her ne kadar şeyh oğulları sülalesinin en son geldiği söylense de bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu ailenin en azından 1600’lü yıllardan beri bu köyde olduğu daha doğrudur. Çünkü şecere namedeki kayıt ve yazılanlara bakıldığında bu açıkça görülür. Öyle ki Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar bu aileye hazineden yardımlar gelmiştir. Aynı zamanda bu aileden orduya asker alınmamıştır. Bu şecere name, ziyarette meftun muhterem zatlara Cihan İmparatorluğu Osmanlının o zamanki padişahı lll. Ahmet tarafından layık görülen bir övgü ve onları taltif eden bir belgedir. Bu belge aynı zamanda onların soy ağacını ortaya koymaktadır. lll. Ahmet dönemi 1600’lerin sonu ve 1700’lü yılların başlarına denk gelmektedir. O zaman mübarek zatların sırasıyla ll. Ahmet, ll. Mustafa ve lll. Ahmet dönemlerinde yaşadıkları söylenebilir. Yani 16. asrın ikinci yarısı ile 17. asrın ilk çeyreğinde yaşadıkları hemen hemen kesin gibidir. Aynı zamanda Refahiye ilçemizin ve köylerinin tarihi konusunda emekli bir öğretmen arkadaş tarafından eski kayıtlar, tapu tahrir defterleri taranarak kaleme alınan ve yeni yayınlanan bir kitapta incelediğim kadarıyla bu mübarek zatlar hakkında daha geniş bilgi bulunmakta ve bu dönemden önce yaşayan insanların isimleri soyadı olmadığı için açık ve net olmamakla birlikte tek tek ele alınmakta köye yerleşmenin daha da eski olduğu düşünülmektedir. Bu kitapta 1600’lü yıllardan önce de mübarek zatların isimlerini taşıyan insanlar bulunmaktadır. Bu zatlar asker değildir, zamanın yetişmiş en büyük din alimleridir. Bu belgede mübarek zatlar derki “yoldan geçen, buraya gelen her kimse üç gün misafir olur, yer, içer ve sonra gitmek zorundadır, fakat ilim öğrenmek isteyen istediği kadar kalabilir.” Şimdiki türbenin, caminin ve mezarlığın bulunduğu yer onların tekkeleri ve çevresindeki arazi de vakfiyesidir. İlginç olan böyle ilim adamlarının bulunduğu bir yerden daha sonraları 1600’lerden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar okuyan, yazan, arkasında eser bırakan kimselerin çıkmamasıdır. Belki de vardı biz bilemiyoruz. İşte onların tekkeleri şimdiki türbenin bulunduğu yerdir. Çünkü köyden insanlar mezar kazarken yanmış ağaç kalıntılarına ve eşyalara rastladıklarını söylerler. Bu belirtiler orada daha sonraları büyük bir yangın sonucu tekkenin harabe olduğunu gösteriyor. Dikkatli baktığınızda buradaki o bina yerlerini duvar kalıntılarını çöküntüleri ve diğer özellikleri görülebiliyor. Bundan başka bir de kiraz pınarının hemen yakınında hamam kalıntıları bulunmaktaydı. Hamam tekkede öğrenim gören öğrencilerin ve belki bütün köy halkının temizlik ve banyo ihtiyaçlarını karşılaması için kurulmuş olabilir. Ama bugün tamamen kaybolmuştur. Bana göre bu köye ilk yerleşen ailelerden birinin de bu mübarek zatlar veya onların atalarıdır. Yine Doğu Anadolu’daki köylerin incelendiği, benim okuduğum başka bir kitaptaki kayıtlarda köyde 1500’lü yıllarda 9 hane Müslim 6 hane de gayri Müslim’in yaşadığını yazıyor. Bu gayrı Müslimlerin hangi tebaaya ait olduğu bilinmektedir, bunu burada söylemek istemiyorum. Daha sonraki dönemlerde köye gelip yerleşenler olmuş ve köy çok genişlemiş bu günkü durumuna gelmiştir. Yine benim gördüğüm kadarıyla aşağı yukarı yüz hane olan köydeki insanların hepsi birbirine akrabadır, bunda hiç şüphe yoktur. Osmanlı’da soyadı olmadığı için bunun kayıtları açık ve net bir şekilde tutulamamıştır. Eski kayıtlarda vardır, ama alfabe değişikliğinden sonra tamamen ulaşılamaz hale gelmiştir. Bunu tespit etmek için Osmanlıca bilmek, eski kayıtlara ulaşmak ve incelemek gerekir.

Bugün ben akrabalarımı gözden geçirdiğimde benim bildiğim köyün yarıdan fazlasının bize akraba olduğunu tespit ediyorum. Köye sonradan gelenler dediğimiz zaman ilk gelen son gelen ayırımı yapmaya gerek yoktur düşüncesindeyim, herkes neredeyse iki asırdır bu köydedir. Örneğin Karaca ailesinden yaşlılar kendi ailelerinin Harput’tan geldiğini söylerler. Harput çok köklü medeniyeti olan, özbeöz bir Türk yurdudur. Harput’ta tarihi Müslüman mezar taşları bulunmaktadır. Bir bölgede bulunan mezar taşları o bölgenin kime ait olduğunun en önemli vesikasıdır. Köyümüzde de Müslüman mezarlığı dışında mezarlık bulunmamaktadır zaten. Kişiselleştirmek için asla değil de örnek olarak ben Türkoğlu sülalesinin köye gelip yerleşme hikayesini büyüklerimden duyduğum kadarıyla buraya yazmak isterim. Türkoğlu ailesi olarak bizim dedemiz Sivas’ın Zara ilçesinin Devekse, bugünkü adı Ekili köyünden gelmiştir. Daha genç yaşta -muhakkak ki cesur ve atılgan bir delikanlı olsa gerek- o dönemde kervancılık başka bir deyişle nakliyecilik yapmaktadır. Yola en az 40 ila 50 develik kervanla çıkıp nakliyecilik yapmaktadır. Gelip geçerken şimdiki köyümüze misafir olmaktadır ve insanlarını tanımaktadır. Bir defasında yine köye misafir olduğunda gönlü bir kıza düşmüş ve sonunda orda evlenmiş. Bu kızın Şeyhoğlu ailesinden olduğu söylenir. Sonraları ailesini almış kendi memleketine götürmüş. Nakliyeci olduğu için gelmek, gitmek sorun değildi herhalde onun için. Daha sonraları yine kervanıyla yollara düşmüş ve bizim köyü geçip Kemah deresine gittiğinde eşkıyalar yolunu kesmiş ve adamı öldüresiye dövmüşler mallarını, develerini talan etmişler ve öldü diye bırakıp gitmişler. Düştüğü yerden hiç kalkamadan bir gün boyunca yatmış. Sonra onu çevredeki köylüler bulmuş ve yardım etmişler, kendine gelmiş, iyileşmiş. Bu çıktığı seferde zaten çocuklarını ve ailesini hanımının köyünde bırakmış. Bu talihsiz olaydan sonra daha Ekili köyüne gidememiş. Şimdiki bizim köyde kalmış. Fakat adam bir türlü tam iyileşememiş hasta olmuş ve sonunda hayata gözlerini yummuş. Ölmeden önce kendi köyünü arzuladığı için yine yola çıkmış oraya gitmek için. Ama ömrü vefa etmemiş. Aşut köyünün alt kısmından geçerken ölmüş ve geride kalanları tarafından oraya defnedilmiş. Aşut köyünün alt tarafındaki mezarlıkta, üst kısmı insan başı şeklinde, sarıklı ve dikili taş bulunan bir mezarda meftun bulunmaktadır. Türkler büyükleri öldüğü zaman ta Bilge kağandan önceki zamanlardan beri mezarlarının başına taş dikerler. Bu Türk geleneği bugün de sürmektedir. İslam dininde böyle bir şey yoktur, mezar yeri çok belli edilmez. Kayın pederi baba öldükten sonra artık Devekse köyüne dönmesini istememiş kızına arazi vererek köyde kalmasını istemiş, O da zaten gitmek istememiş ve böylece orada yerleşmiş kalmış yaklaşık iki asır önce, belki de daha eski, tarihi bilinmiyor. Abdurrahman ve Ömer adında iki oğlu olduğu çok iyi bilinmektedir. Bugün de bu ailede bu isimleri taşıyan insanlar yaşamaya devam etmektedir ve inşallah sonsuza kadar diğer değerli köylülerimizle birlikte bu ebedi Türk yurdunda barış içinde yaşamaya devam edecektir.

Sülalenin öteki tarafındaki geçmişine baktığımızda daha belli ve parlak bir geçmişinin olduğu görülmektedir. Bunları o köyün, yani Ekili ve ya Devekse köyünün sitesinden okudum. Ekilide yaşayan insanların büyük Selçuklu İmparatorluğunun büyük hükümdarı Alaattin Keykubat ile birlikte Anadolu’ya geldikleri belgelerle yazılıdır. Savaşlarda çok büyük yararlılıklar göstermiş, her zaman orduya çok sayıda asker vermiş bir yerleşim yeridir. Hükümdar bundan dolayı oraları onlara bağışlamış, çok büyük araziler vermiştir onlara. Şimdiki zamanda o köyde de göçler sonucu nüfus azalmıştır. İlginç olan o köyde de Türkoğlu sülalesi vardır. O köyden bir arkadaşım oldu, bunu ondan öğrendim, ama o sülaleden değildi.

Köyümüzün geçmişi konusunda büyüklerimiz bildiklerini aileden gençlerden birilerine bu şekilde anlatırlarsa bu bilgiler yazılır ve geçmişimiz konusunda daha geniş bilgiye sahip oluruz. Önemli olan noktalardan birsi de köyümüzdeki insanların insan gibi insan olmasıdır. Çok küçük olaylar dışında yıllardır kimse kimse ile kavga etmemiş, vurmak, kırmak, öldürmek gibi olaylar vuku bulmamıştır. Bilindiği gibi ülkemizin başka yerlerinde kan davaları, aşiret kavgaları 21. yüzyılda bile vuku bulmaktadır. Köy sakinlerinin çevre köylerdeki insanlarla da sıkı akrabalık bağları vardır. Bu vesile ile her zaman onlarla da iyi geçinerek ve bütünleşerek memleketimizi unutmamalıyız. Çevre köyler de aşağı yukarı aynı tarihlerde kurulmuş olmalı ve en dikkat çekici olan şey bu köylerin bazılarının isimleri Türk boylarının isimleri ile aynıdır. Örneğin Kayı, Salur, Bulak, Biçer gibi. Bu ayrı bir inceleme konusudur. Sonuç olarak köy halkı ve toprağı tepeden tırnağa Türk’tür ve bu Türk yurdunda ebedi Türk kalacaktır.

FLORA(Bitki Örtüsü)

Türkiye’nin fiziki haritasına bakıldığında köyün bulunduğu bölge Karadeniz bölgesinde yer almaktadır. Doğuda Sakal tutan geçidini geçtikten sonra, Kızıl Dağ’a kadar devam eden 50 kilometrelik yol güzergahında bulunan bölge adeta oksijen deposudur. Nasıl nefes aldığınızı hissedemezsiniz. Köy bu söz konusu yol güzergahının tam ortasında karayolunun kenarında kuruludur. Sonbahar geldiğinde bu güzergahta E-80 karayolunda yolculuk yapanlar adeta bir renk cümbüşü ile karşılaşırlar. Farklı ağaçların yaprakları farklı renklerde sarardığı için macenta kırmızısı, siyan mavisi, kahverenginin ve kırmızının ve öteki renklerin bütün tonlarının hakim olduğu muhteşem bir renk tablosu içinde bulursunuz kendinizi. Köyün içinden Yeşil ırmağın küçük kollarından biri olan Bolkar, öteki adı Belgazi olan çay geçmektedir. Bundan otuz beş-kırk sene evvelki çocuklar, şimdinin orta yaşlıları, rüzgarın külleri savurduğu gibi şimdi her biri bir yerde hayatın telaşında olan o zamanki çocuklar, o zaman bu çayda her gün çimerlerdi. Bu çay da köye ayrı bir güzellik katmaktadır. Çevresinde meyve bahçeleri ve tarım alanları bulunmaktadır. Erzincan-Sivas istikametinde, Köroğlu deresinden köye gelindiğinde, boğazda suyun her iki tarafında köye ait değirmenler bulunmaktadır. Eskiden burada şimdikinden daha fazla değirmen olduğu söylenmektedir. Köroğlu deresinden değirmenlere kadar ırmağın çevresi fındık ağaçlarıyla kaplıdır. Bu fındık ağaçlarının yabani fındık olduğu söylenir ama bu fındık ağaçları yabani değildir. Bakımsız oldukları için öyle görünmektedir, aslında bunların hepsi vaktiyle burada fındık ekimi ve hasadı yapıldığını ve insanların bundan gelir elde ettiğini göstermektedir. Fındık bahçeleri yalnızca Köroğlu kanyonunda değil güney yamaçlarında, Aşut yanına doğru ve doğusunda olmak üzere üç taraftan köyü kuşatmakta, ona son derece doğal bir güzellik kazandırmaktadır. Baharın gelmesiyle birlikte güneşin olduğu yerlerde kar çiçekleri açar. Daha sonra lila renginde çiğdemler görünmeye başlar. Hemen arkasından baharın iyice kendisini gösterdiğini müjdeleyen nevruzlar mordan kırmızıya değişen renkleriyle açmaya başlar. Bu bitkilerin yumru kökleri yenilmektedir. Özellikle çocuklar baharda bunları toplamaya çıkarlar.

Köyün hemen güney-doğu sınırından başlayan Dumanlı ormanlarında ise çam, meşe, gürgen, yere yatay büyüyen çekmer, gurmut, palamut, sorgun, söğüt, dağ kavağı, germeşik, akça ağaç (ağaç ağacı) ve daha adını bilemediğimiz onlarca çeşit ağaç türü bulunmaktadır. Köye yakın kesimlerde meşe ve çam ağaçları iç içedir. Mayıs ve Haziran ayında meşe kümelerinin arasında bulunan sıra sıra evleklerden topladığınız beyaz mantarlar marketlerden satın alınan kültür mantarının tıpa tıp aynısıdır. Hiçbir tehlikeye maruz kalmadan yenilebilmektedir. Tarım alanlarının bulunduğu bölgelerde ise ağırlıklı olarak tarla sınırlarında ve diğer alanlarda ardıç başta olmak üzere kavak, söğüt, karamuk çalıları (kara çalı), yaban kirazları, tavşan kirazı, koyun gözü, kuşburnu, mahlep, mürver ağacı, iğde, hiç birinin tadı ötekine benzemeyen asırlık yaban armutları, yaban elmaları, türlü türlü alıçlar daha ismini bilemediğimiz başka pek çok ağaç türü görülür. Bunun yanında köyde yaşayan insanlar doğaya ve ağaca büyük bir sevgi duyduklarından küçük çaplı meyve Bahçeleri kurmuşlar, aynı zamanda tarla kenarlarına söğüt, kavak gibi ağaçları da çokça dikmişlerdir. Haziran ayında doğa çok muhteşem bir güzelliğe bürünmektedir. Lekesiz, berrak, tertemiz bir hava, her taraf çiçeklerle donanmış yukarıda isimlerini saydığımız ağaçlar çiçek açar, otlar yerden yükselip çiçeklenir, çevre rengarenk ressamları kıskandıracak bir tabloya dönüşmektedir. Yol kenarları genellikle kuşburnu, karaçalı, koyungözü ve mahleplerle kaplıdır. Arazi yollarında yürüyüşe çıktığınız zaman pembeden kırmızıya kuşburnu çiçeklerini, koyun gözlerinin ve karaçalıların görkemli sapsarı çiçeklerinin rengini, mahleplerin bembeyaz çiçeklerini, yaban elmalarının kırmızı tomurcuklarını ve daha başka ağaçların değişik renklerdeki çiçeklerini görürsünüz. Bu muhteşem doğa insanı kendinden geçirircesine dört tarafından kuşatır. Bu ağaçların çiçeklenme süreci haziran ayından temmuzun sonuna kadar devam eder. Ormana doğru çıktıkça kademeli olarak çiçeklenme zamanı değişiklik gösterir. Önce köy çevresinde bulunanlar çiçeklenir. Sonra rakım yüksekliğine göre çiçeklenme temmuz sonuna kadar devam eder. Köy çevresinde kuşburnular haziran ayının ortalarına doğru çiçek açarken, Dumbulcadaki kuşburnular temmuz ortalarında çiçek açarlar. Ormanın derinliklerine gittiğiniz zaman çok nadir bitkilere rastlarsınız. Çok değerli bir bitki olan salep (orkide) ve çeşitleri ormanın her yerinde vardır. Haziran ayında yabancı birileri gelip bu salepleri toplamaktadır. Mayıs ayının ortalarından başlayarak temmuza kadar, mevsime göre değişiklik gösterebilir, karabaş mantarları çıkar. Bu mantarlar maya ve boya sanayinde kullanıldığı için iyi para etmektedir. Köy sakinlerinden bunu toplamasını çok iyi bilenler vardır. Mantarlar nerde ne zaman çıkar, nerede çok bulunur taş taş, ağaç ağaç, evlek evlek, karış karış bölgeyi bilirler. Köroğlu mağarası civarında, yamaçlarda değişik türde yaban naneleri, kekik, yöre insanının anuk diye adlandırdığı bitkiler bulunmaktadır. Su kenarlarında yarpuzlar boy göstermektedir. Yarpuz ve anık nane türüdür. Bunlar haki yeşil rengindedir. Yaban nanesi yerden yarım metre yüksekliğe kadar büyüyen, beyazımsı renkte, çok keskin kokulu, nefes darlığına iyi gelen bildiğimiz nanenin yabanisi olan şifalı bir bitkidir. Çamlıkların arasında yer yer çayırlıklara rastlanır. Yaylaları soğuk suları, türlü türlü otları ve açan yaban çiçekleri, böğürtlenleri, ayı gülleri, yavşanları, kuzu kulakları, it üzümleri, sarı çimen çiçekleri (yakı çiçeği), gelincikleri ile bir doğa harikasıdır. Ayı gülleri ormanlık bölgede, şırıl şırıl akan dere kenarlarında biten, yerden yarım metre kadar yükselen çok yıllık otsu bir bitkidir. Büyük yaprakları ve iki avuç dolusu büyüklükte kocaman ve kıpkırmızı çiçeğiyle bir mucizedir sanki. Kuzu kulakları çiçekten tohuma dönerken çok harika bir kırmızı renk gösterirler. İt üzümü meyveleri sonbaharda yine kan kırmızısı renginde müthiş bir görüntü sunarlar. Fakat bu meyveler yenmez çok zehirlidir. Ormanlık bölgeler içinde özellikle çayırlık alanlarda yaban çileklerine rastlanır. Meyveleri küçüktür, ama çok güzel kokusu ve tadı vardır. Artık tarım yapılmadığından ve hayvan otlatılmadığından hem arazi kesimi hem orman bölgesi ağaçların yanı sıra çeşitli otlarla ve çiçeklerle kaplıdır. Köyün tüm bölgelerinde sitede fotoğraflarını gördüğünüz çeşmelere ve gözelere rastlarsınız. Bu çeşmelerin dili olsa da söylese kimler geldi geçti, sularından içti de yanı başına uzanıp yorgunluk attı. İnsanlar, atalarımız, dedelerimiz hangi zorluklar içinde hayatlarını idame ettirdiler. Dumanlının kıvrım kıvrım uzayıp giden tozlu dağ yolları dile gelip söylese kimler gelip geçtiler üstünden. Onlar bizim babalarımız, dedelerimizdi hepsine Allah gani gani rahmet etsin. Sabah ezanıyla Dumanlıya giden kağnı arabalarının tangır tungur sesleri artık duyulmuyor. Artık bağıra çağıra türkü söyleyerek yaylaya giden, yayladan dönen genç kızlar, kadınlar, hayvan otlatan çobanlar, akşamları toz duman içinde odun yüklü kağnılarla köye dönen nice insanlar yok artık. Tarla zamanı yine ekin ve ya çayır biçmeye, tarla toplamaya giden kız, kadın, erkek ırgatlar, tırpancılar yok artık. Zaman geçti, devir değişti artık zamanın şartlarına bağlı olarak başka yaşantılar var. Çocukluğu köyde geçenler geldiklerinde geçmişi yeniden yaşıyor gibi olurlar. Baharda ve sonbaharda yağmurlar yağdığında suların rengi değişmez, sel gelmez ve erozyon olayı artık bu bölgede görülmemektedir. Bu doğada şimdilerde her yer sayfiye yeridir diyebiliriz. Gittikçe köy bir tatil köyüne dönüşmektedir. Yaz tatillerini muhteşem bir doğa ortamında geçirmek isteyen köylülerimiz kendi köylerini tercih etmektedirler. Ama genç kuşakların bunu devam ettirip ettirmeyecekleri konusunda tereddüt etmemek için onlara bu köyü tanıtmak ve sevdirmek gerekiyor. Yazları kısa sürede olsa onları getirip köyü ve çevresini gezdirerek hem geçmişe uzanan köklerini ve dallarını unutturmamak hem de memleket sevgisini vermek gerekiyor. Bu konuda hem şu anki mevcut dernek yöneticilerinin, hem de geçmişte yönetici olarak emek vermiş insanlarımızın çalışmaları takdire şayandır. Kışları hane sayısı yirmiye düşerken, yazları yüz elli haneye kadar çıkmaktadır. Şehir hayatının yorucu ve bunaltıcı ortamından çıkıp kafasını dinlemek isteyenler ve bu bölgeye dair hatıraları olanlar bahar gelince soluğu köylerinde almaktadırlar. Böylesine güzel bir doğayı temiz tutmalıyız. Piknik yaptıktan sonra çöplerimizi rast gele ortalığa atmamalıyız, bir poşette biriktirerek götürüp çöpe atmalıyız. Okyanusların bile çöp yığını haline geldiği dünyamızda böyle temiz bir çevrenin değerini bilmeliyiz. Ormanlar dünyanın ak ciğerleridir ve oksijen deposudur. Köylülerimiz zaten ağacın ve ormanın ne demek olduğunu bilmektedirler. Bundan dolayı çevrenin temiz kalmasına dikkat ederler ve sevindirici olan tarafı piknikte her zaman ateşin söndüğünden emin olarak piknik yerini terk ederler. Böylece yıllardır köyümüzün çevresinde yangın olayı meydana gelmemektedir.

FAUNA (Yaban Hayatı)

Böylesine ağaçlıkları, koruları, otları, bitkileri bulunan doğal ortamlarda elbetteki çok çeşitli canlı türleri de bulunmaktadır. Bölge vahşi yaşamın çeşitlilik gösterdiği en uygun yerlerden biridir. Özellikle meşelerin, fındıkların, çamların ve diğer fundalıkların iç içe bulunduğu bölgeler yabani hayvanların doğal yaşam alanlarıdır. Akşam olunca köyün çevresi bir panayır yeri gibi yaban hayvanları ile dolmaktadır. Bir tarafta ayılar öteki tarafta yirmili-otuzlu gruplar halinde domuz sürüleri, başka taraflarda tilkiler ve tavşanlar yiyecek bulmak için kol gezmektedirler. Yıllardır ayı avı yasak olduğu için çok sayıda çeşitli renklerde ayılar bulunmaktadır. Her grubun yaşam alanları bellidir. Kara fındıklığın ayıları Dalaşkanda, torluğun ayıları değirmen yanında gezinir, yiyecek ararlar. Kimse kimsenin alanına müdahale etmez. Uyanık ayılar yaz sonuna doğru meyve bahçelerini ve bostanları talan etmektedir. Öyle uyanıktırlar ki beklemek, vurmaya çalışmak boşunadır. Son zamanlarda harımlar ve güney bölgesinde yaban keçileri görülmektedir. Yine aynı bölgelerde vaşak görenler de olmuştur. Domuz sürüleri tarlalara zarar vermektedir, ama yöre halkı onların doğanın bir süsü olduğunun bilincinde oldukları için fazla müdahale etmezler. Ayılar ve öteki yabani hayvanlar bölge yiyecek açısından çok zengin olduğu için terk etmezler, çünkü buralar onların yaşam alanlarıdır. Bütün ömürlerini buralarda geçirirler. Bölge onlar için yaşam doludur. Yukarıda adlarını saydığımız yabani meyveler onların dört mevsim yiyecek ihtiyacını karşılamaktadır. Kışın sonuna doğru bile alıç, ardıç, kuşburnu gibi ağaçlarda yemiş görmek mümkündür. Çok büyük olmamakla birlikte Gökçeolukta ve Aroğlunun gözelerdeki çayırlık alanlarda kara kaplumbağaları yaşamaktadır. Bizzat görülmüştür.

Bölge kuş türleri açısından da oldukça zengindir. Irmak üzerinde yaban ördekleri, turna ve zaman zaman da martılara rastlamak mümkündür. Kara çalı, kuşburnu ve koyun gözlerinin bulunduğu fundalıklarda bülbüller çeşitli nağmelerle öterek adeta bir pastoral senfoni vermektedirler. Dikkatli bir insan onların on-on beş türlü nağme ile şakıdığını fark edebilir. Bülbül sanıldığı gibi büyük yapılı bir kuş değildir. Kafanızı çalıların içine soktuğunuz zaman göz göze gelebilirsiniz. Serçeden daha küçük çok nazik, renkli bir kuştur ve yörenin her tarafında çokça bulunmaktadır. Tarım alanlarında bolca bıldırcın görülür. Kekliklere nadiren rastlanır. Bazen uğrar geçerler. Seksenveren mevkisinde yöre halkının toy toklusu diye adlandırdığı yaban hindilerine yaz aylarında zaman zaman rastlanır. Bunlar göçmen kuşlardır geçerken mutlaka uğrarlar. Yanlarına yaklaştığınız zaman birden kalkıp uçamazlar. Büyük yapılı kuşlar oldukları için önce koşarlar, sonra ağır bir kargo uçağı gibi yavaşça havalanırlar. Yöre yine leyleklerin de uğrak yeridir. Baharla birlikte çayırlarda görünmeye başlarlar. Gündüz pek görünmezler ama geceleri baykuşlar ötmektedir. Baykuşun sesi uğursuz sayılır ve harabelere tünerler. Ormanlık alanlarda şahin, kartal, atmaca gibi yırtıcı kuşlar kendilerine göre rahatça yaşam alanları bulmaktadırlar. Yılan, kertenkele ve çeşitli böceklerle beslenirler. Çok zaman yerdeki avlarına havadan pike yaparak yaklaştıklarına ve avlarını elde ettiklerine şahit olunmuştur. Çamların arasında ve fundalıklarda çığlık çığlığa uçuşurlar. Baharla birlikte yusufçuk ve ya diğer adıyla guguk kuşları bu doğal ortama ayrı bir renk katarak şenlendirir. Serçeler, kara kargalar, saksağanlar (alaca karga), arı kuşları, sığırcık sürüleri, güvercinler, kuğular, hopallar ve diğer adını bilemediğimiz kuşlar için bölge bulunmaz bir yaşam alanıdır. Özellikle yelkovan kuşları rüzgarlı havalarda acayip figürlü danslar yaparak havada dolanırlar. Meşe kargaları insanı görünce sanki onun evine girmişsiniz gibi sizi korkutmak için çığlık çığlığa meşeliklerin arasında kaçarak kaybolurlar. Mayıs-haziran ayında bu doğal seslerin arasında mantar toplamak son derece zevklidir doğayı sevenler için.

Yörede çok çeşitli sürüngen canlılar bulunmaktadır. Bunlar genellikle zehirsizdir ama zehirli olanları da vardır. Peyler ve güney bölgesinde çok büyük olanları vardır. Fındık ağaçlarının bulunduğu alanlarda zehirli olanları vardır. Bunlar genellikle yılan balığına benzeyen, boyları 35-40 cm olan engerek türlerdir. Otuz-kırk santim boyunda olanlara rastlanmış, bizzat görülmüştür. Pek ortalıkta dolanmazlar. Yaşam alanları olan fundalıkların arasında nadiren görünürler. Irmağın kenarlarında irili-ufaklı değişik desenlerde çok bolca su yılanları bulunmaktadır. Son zamanlarda insanların müdahalesine maruz kalmadığından ve su kenarlarının çok ağaçlanması ve otlanması nedeniyle adım başı rastlamak mümkündür. Irmakta çok çeşitli balık türleri yaşamaktadır. Bunların başında sazan türleri ve doğal kırmızı benekli alabalık gelmektedir. Zaman zaman avlanmış ve afiyetle yenilmiştir. Çok harikadır, hem avlaması hem de yemesi. Alabalık ve sazan kırması türler de mevcut olup son derece lezzetlidir. Sümüklü ve bıyıklı kaya balıkları ırmağın Köroğlu deresindeki kesimlerinde bulunmaktadır. Tatlı su kefalı, çok fazla büyümeyen ve yassı bir yapısı olan gümüş balıkları da bulunmaktadır. Kara sazan, yöre insanının kulak balığı dediği kırmızı kulak sazan türleri çokça görülmekte ve ilgilenenler tarafından avlanmaktadır. Bu balık türlerinin korunması için av yasağına uymak ve usulüne göre avlamak gerekir. Balık neslinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için bilinçli olmalı, tırıvırı kullanarak, dinamit atarak, elektrik vererek, ve diğer usulsüz av yöntemlerine baş vurulmadan avlanmak gerekir. Çünkü bu yöntemler sudaki hayatı yok etmektedir.

SOSYAL HAYAT

Köyde insanların konuştuğu dil biçimine baktığımızda doğu Anadolu bölgesinde konuşulan Türkçe’den çok iç Anadolu ve ya Karadeniz bölgesinin iç kesimlerinde konuşulan Türkçe’ye benzemektedir. Benim gözlemlerime göre, Giresun- Şebinkarahisar-Koyulhisar-Suşehri Refahiye–Kemah-Kemaliye ve Elazığ’a bir hat çekerseniz, bu hattın üzerinde bulunan yerleşim yerlerindeki insanlar aşağı yukarı aynı şiveyi kullanmaktadır. Köyümüz de bu hatta dahildir. Bunun nedeni geçmişte insanlar bu bölgelerden İstanbul’a ve ya başka yerlere giderken deniz yolunu kullanmak için bu hat üzerinden Giresun’a ve ya Trabzon’a ulaşmaktadırlar. Aynı zamanda bu hat eski ipek yolunun bir koludur. Böylece başka kültürel benzerliklerin olması doğaldır. Yörenin insanları son derece çalışkan, atak ve memleketini ve ülkesi Türkiye’yi seven insanlardır.

Günümüzde nüfusun azalmasından dolayı artık iş imkanları kısıtlıdır. Köyde kalan insanlar genellikle hayvancılık, ormancılık ve tarım işleri ile iştigal ederler. Yani geçim kaynakları tarıma dayalıdır. Bunun dışında herkesin mutlaka İstanbul’a bir bağlantısı bulunmaktadır. Eskiden yoğun olarak tarım faaliyetleri yürütülmekteydi. Yazları insanlar buğday, arpa ve diğer tahıl ürünlerini ekip biçerlerdi. Kışları hayvanlarını besler, onları satarak geçimlerini sağlarlardı. Televizyon ve diğer kitle iletişim araçları olmadığı için her akşam bir odada toplanır sohbet ederlerdi. Çocuklar emen (saklambaç) ve çat oyunu oynarlardı. Bundan başka meşe kozalaklarının düzgün ve pürüzsüz olanlarını toplayarak misket oynarlardı. Kış mevsiminde kızaklar yapılır dondurucu soğuğa aldırmadan dik inişten, orta sokaktan, yarın altından kayak yaparlardı. Özellikle meşe, gürgen ve ağaç ağacından yapılan kızaklar çok hızlı giderdi. Elektriğin olmadığı zamanlarda evler idare, gaz lambası ile aydınlanır, gece bir yere giderken gemici feneri kullanılırdı. Her ailenin müstakil bir misafir odası bulunurdu. Bazen gençler ve ya büyükler bu odalarda toplanır muhabbet ederlerdi. Düğünler üç gün üç gece devam eder,ortaya yakılan büyük bir ateş çevresinde halaylar çekilir, bugünkünden çok daha fazla çeşitte yemekler yenirdi. İnsanlar arasındaki iletişim daha sıkı ve daha samimi olurdu. Herkes imece yaparak birbirinin yardımına koşardı. Yazları yaylaya çıkılır, daha büyük çapta hayvancılık yapılırdı. Evler toprak damlı ve tepe pencereliydi. Kış mevsiminde kar yağdığı zamanlarda bacaları kürümek en önemli işlerden birisiydi. Köy işleri sırasıyla şöyle olurdu: baharla birlikte bostan yeri hazırlanır bostanlar ekilir, kış boyunca biriken ahbun (hayvan gübresi) tarlalara kağnı arabaları ile çekilir, sonra herk ayında bir yıl sonraki ekilecek tarlalar hazırlanır, temmuzun başlarından itibaren ot ayıdır, çayırlar, otlar biçilir; arkasından arpalar buğdaylar biçilir, hasat edilir, harmanda döven sürülür çok sabır ister, geceleri o resimlerde gördüğümüz ahşaptan harman makinesi ile buğday samandan ayrılır ve saman mereklere doldurulur; artık sonbahar yaklaşmıştır; buğdaylar yıkanır ve değirmende unlar, zavarlar öğütülür; iş iki başlıdır hem insanların hem de hayvanların yiyecekleri temin edilir; arkasından en zorlu işlerden birisi olarak teskere alınır ve kağnı arabaları ile ormana gidilerek kışlık yakacak odun temin edilir, bu iş Dumanlıda küçük küçük vadiler içinde insan ve balta sesleri birbirine karışarak bir hafta boyunca devam ederdi. Kış gelince hayvanların günlük bakımı yapılır, bacalar kürünür, ağaç küreklerle yollar açılır, bunun dışında çok fazla yapacak bir şey yoktur, kış bir anlamda dinlenme mevsimidir. Tekrar baharla birlikte aynı işlere baştan başlanırdı. Hayat bu döngü içinde devam ederdi. Köyden şehre göç, modernleşme süreci içerisinde tarım toplumundan sanayi toplumuna dönüşmenin bir sonucudur. Bu sonuç bütün dünyada bu şekilde olmuştur. Son istatistiklere göre Türkiye nüfusunun yüzde yirmi yedisi köylerde geri kalanı şehirlerde yaşamaktadır. Bu zamana ve şartlara göre doğal bir sonuçtur. Önemli olan insanların kim olduğunu, kimliğini, aslını ve neslini unutmamasıdır. Şimdi ise kışın 30-40 hane olan köy yazları yüz elli haneye ulaşmaktadır. Özellikle maddi durumu yeterli ve emekli olanlar yaz mevsimini köylerinde geçirmektedirler. Köy artık bir tatil köyüne dönüşmüş durumdadır. Baharla birlikte geliş ve gidişler artmaktadır. Yaz günleri küçük çapta bağ, bostan ve bahçe işleri, evlerde ufak tefek bakım onarım ile uğraşarak geçmektedir. Bunun dışında farklı bölgelerdeki çeşmelerin başına bol bol pikniklere gidilir, eski günler yad edilir. Herkes kendisine göre bir yaz eğlencesi bularak günlerini geçirmektedir. Hepsinden önemlisi köy, yöre insanlarının vazgeçilmez bir buluşma noktasıdır. İstanbul’da farklı semtlerde oturan ve ya İstanbul dışında kalanlar, birbirini uzun zaman göremeyenler köye geldiklerinde akrabaları ve komşuları ile yüz yüze görüşme, konuşma, hal hatır sorma imkanı bulurlar. Şehir hayatı köy hayatına göre hareketli ve yoğun olmaktadır. Herkes kendi işiyle uğraşmak zorundadır. Bu yüzden her zaman görüşme imkanı olmamaktadır. İşte köy derneği bu noktada insanların buluşup görüşmesi için çok önemli bir misyona sahip bir durumdadır. Bu doğa ortamında zamana ve iş durumuna göre on beş günlük, bir aylık, iki aylık bir tatil geçirmek gerçekten keyifli olmaktadır.

Köy ve çevresindeki doğa aslında meyve yetiştiriciliği, arıcılık, seracılık ve hayvancılık için son derece elverişlidir. Artık tarlalar ekilmediği için oldukça geniş bir alan otlak haline gelmiştir. Yine yaylalar da geniş otlak alanlar bulunmaktadır. Bundan dolayı ormanlık alanların büyük çapta hayvan yetiştiriciliği için son derece elverişli hale geldiği söylenebilir. Belirli bölgelerde elma, armut, erik ve diğer bazı meyveler çok fevkalade yetişmektedir. Bunun örnekleri küçük çaplı oluşturulmuş bahçelerde görülmektedir. Yine arıcılık işiyle uğraşanlar ve bu yolla gelir temin eden köylülerimiz vardır, ama bu küçük çapta olmaktadır. Köyde küçük çapta da olsa sera işi hiç yapılmamaktadır. Oysa bu iş için ortam, iklim ve arazi şartları son derece uygundur.

Köy halkı hem İstanbul’da hem de köyde ortak bir iş yapma konusunda oldukça bilinçlidir. Bu yolla içme suyu, kanalizasyon, cami yapımı, yine İstanbul’da köy derneği için bina satın alma gibi faaliyetlerde çok rahatlıkla bir araya gelip herkes elini taşın altına koyarak bir eser ortaya koyabilmektedir. İyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta köylülerimiz birbirlerinin yanında olmaktadırlar.

Bu değişim içinde köyden insanların okuma yazma oranı ve eğitim seviyesi de gittikçe yükselmektedir. Üniversiteye gidenlerin sayısı her geçen gün daha da artmaktadır. Çok farklı mesleklerde çalışan insanlar bulunmaktadır. Çoğunluk günümüzde ticaretle uğraşmakta, bunun yanında doktor, öğretmen, öğretim üyesi, gazeteci, hattat, hakim, savcı, avukat,memurluk ve denizci gibi mesleklerde görev alanlar da bulunmaktadır.

Yrd. Doç. Dr.Sadık TÜRKOĞLU
ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

SÖZLÜ VİDEOSUNU SEYRETMEK İÇİN TIKLAYIN >>>>>

SEYDİ SİNAN ve HIRA BEKİR (EBUBEKİR)TÜRBELERİ(ZİYARET)

         SEYDİ SİNAN VE EBUBEKİR ADLI ZATLARIN HORASANDAN GELDİKLERİ, ANADOLU'NUN TÜRKLEŞTİRİLMESİ VE İSLAMLAŞTIRILMASI FAALİYETLERİNE KATILDIKLARI ANLATILMAKTADIR. BU ZATLARA AİT TÜRBE ALTKÖY'ÜN 250 METRE GÜNEYDOĞUSUNDA YER ALMAKTADIR. TÜRBELERİN YANINDA 1959 YILINDA YAPILAN VE CUMA GÜNLERİ NAMAZ KILINAN BİR CAMİ BULUNMAKTADIR. TÜRBEDE YATANLARIN KERAMETİ ŞÖYLE ANLATILIR:
BÜYÜK KARDEŞ EBUBEKİR, HAC VAZİFESİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN KABE'YE GİDER KENDİSİ ORADA İKEN KÖYÜNDE ANNESİNİN YAPTIĞI HELVANIN KOKUSUNU DUYAR. BU ARADA KÖYDE HAYVAN OTLATMAKTA OLAN KÜÇÜK KARDEŞ SEYDİ SİNAN'A BU DURUM AYAN OLUR. KOYUNLARINI BİR AĞACIN DİBİNE BIRAKIR EVE ANNESİNİ YANINA GELİR. ANNESİNE AĞABEYİ EBUBEKİR'İN HELVA İSTEDİĞİNİ SÖYLER ANNESİ BU DURUMA SES ÇIKARMADAN SANDIĞINDAN GELİNLİK TASINI ALIP İÇİNE BİR MİKTAR HELVA KOYARAK OĞLUNA VERİR. BU ESNADA EBUBEKİR KABE'DE NAMAZ KILMAKTADIR. BİR ANDA SEYDİ SİNAN KABE'DE OLUR VE HELVAYI AĞABEYİNİN YANINA BIRAKIRKEN, AĞABEYİ EBUBEKİR SELAM VERME ESNASINDA KARDEŞİ SEYDİ SİNAN'IN KOLUNU GÖRÜR. NAMAZ SONUNDA KARDEŞİNİ ARAR AMA BULAMAZ.

       

EBUBEKİR HACDAN KÖYE DÖNDÜĞÜNDE KENDİSİNİ ZİYARETE GELENLERE DERKİ: "KOMŞULAR, İLK OLARAK KARDEŞİM SİNAN'I ZİYARET EDİN ÇÜNKÜ;O BENDEN DAHA İLERİDEDİR. "BUNUN ÜZERİNE ZİYARETE GELENLER ÖNCE SEYDİ SİNAN'I ZİYARET EDERLER. BU SAYGI OLAYI TÜRBEDE DE GÖRÜLMEKTEDİR. TÜRBEYE GİRİŞTEKİ İLK SANDUKA SEYDİ SİNAN'A, İKİNCİ SANDUKA İSE AĞABEYİ EBUBEKİR'E AİTTİR.

DAHA DETAYLI SÖZLÜ VİDEOSUNU SEYRETMEK İÇİN TIKLAYIN >>>>>

TÜRBENİN VİDEOSUNU SEYRETMEK İÇİN TIKLAYIN >>>>

YÖNETİM KURULU

Değerli ALTKÖY' lü hemşerilerim;

        Altköyü web sitesi tüm Altköylü'lere aittir.Köyümüzü ve köylülerimizi ilgilendiren konularda ortak kullanılabilir; sizinde katkı destek ve önerilerinize açığız.Eğer sizinde elinizde muvcut köyümüze ait bilgi,yayın,görsel malzeme (kişisel olmamak kaydı ile).Bizimle paylaşırsanız seviniriz.Bu şekilde tüm hemşehrilerimize ve yetişen yeni Altköylü genç nesile köyümüzü ve kültürümüzü daha iyi tanıtmış oluruz.

                                                                     Başkan İdris SARICA


ALTKÖYÜ GÜZELLEŞTİRME VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BAŞKANI VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

SOLDAN SAĞA:RAGIP KOÇ,TURGUT BIYIK,HAYATİ BATAL,CELAL LALE,SERDAR SARICA,CAFER TÜRKOĞLU VE İDRİS SARICA

2007 YILI FALİYET RAPORU

        

        Değerli ALTKÖY' lüler;

        YÖNETİM KURULU OLARAK HEPİNİZİ EN DERİN SAYGILARLA SELAMLIYORUZ 2007 YILI İÇİNDE DERNEĞİMİZİN FAALİYETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK SİZLERİ BİLGİLENDİRMEK MAKSADIYLA AŞAĞIDAKİ YAZIYI DİKKATLİCE OKUMANIZI ARZU EDİYORUZ.

        2007 YILI İÇERİSİNDE YÖNETİM KURULUNUN YAPMIŞ OLDUĞU GELİR VE GİDERLER DENETLEME KURULUNDAN H.ERGUN KOÇ VE YAMEN YAY TARAFINDAN DENETLENMİŞTİR.DENETLEME KURULU TÜM GELİR VE GİDERLERİN USULUNE UYGUN OLARAK İŞLENDİĞİNİ RAPORLAMIŞLARDIR.

  • KÖYÜMÜZÜN ÜMRANİYE PRINCESS'DEKİ YEMEĞİ GAYET İHTİŞAMLI GEÇMİŞ,MEDYA FM KATKILARI İLE YEMEĞE RENK KATMIŞLARDIR.

  • SMS SİSTEMİ SORUNSUZ OLARAK FAALİYETTEDİR.

  • WEB SİTESİ AYNI ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTEDİR.

  • RAMAZAN BAYRAMINDA LOKALDEKİ BAYRAMLAŞMAYA KATILIM BİZİ ONURLANDIRDI.

  • KURBAN BAYRAMINDAKİ BAYRAMLAŞMAYA KAĞITHANE BELEDİYE BAŞKANI FAZLI KILIÇ’IN KATILIMI BİZİ ONURLANDIRDI.

  • 2007 SENESİ GELENEKSEL KIR GEZİSİNEDE KATILIM BİZİ ONURLANDIRMIŞTIR.

  • BU ARADA 1 HAZİRAN 2008 PAZAR GÜNÜ GELENEKSEL KIR GEZİSİ İÇİN KEMERBURGAZ ORMANI,KURTKEMERİ PİKNİK ALANI TUTULDU.

  • ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE 2 OTOBÜSLE KÖYLÜLERİMİZ GÖTÜRÜLDÜ.

  • 6 NİSAN 2008 PAZAR GÜNÜ ÇANAKKALEYE 2.GEZİ YAPILACAKTIR.

  • DERNEĞİMİZİN LOKALİNDE HER PAZAR 19-21 SAATLERİ ARASINDA FOLKLOR KURSU DÜZENLENMİŞTİR.

  • KÖYÜMÜZÜN FUTBOL TAKIMI ANTREMANI İÇİN KAĞITHANE NURTEPE TESİSLERİ TUTULMUŞTUR

                                                                                YÖNETİM KURULU

Photo Number 1 Photo Number 2 Photo Number 3 Photo Number 4
Photo Number 5 Photo Number 6 Photo Number 7 Photo Number 8
Photo Number 9 Photo Number 10 Photo Number 11 Photo Number 12
Photo Number 13 Photo Number 14 Photo Number 15 Photo Number 16
Photo Number 17 Photo Number 18
Photo Number 19
Photo Number 20
Photo Number 21 Photo Number 22 Photo Number 23 Photo Number 24
Photo Number 25 Photo Number 26 Photo Number 27 Photo Number 28
Photo Number 29
Photo Number 30
Photo Number 31 Photo Number 32
Photo Number 33
Photo Number 34 Photo Number 35 Photo Number 36
Photo Number 37 Photo Number 38 Photo Number 39
Photo Number 40
Photo Number 41 Photo Number 42 Photo Number 43 Photo Number 44
Photo Number 45
Photo Number 46
Photo Number 47
Photo Number 48
Photo Number 49 Photo Number 50
Photo Number 51
Photo Number 52
Photo Number 53
Photo Number 54
Photo Number 55 Photo Number 56
Photo Number 57
Photo Number 58
Photo Number 59
Photo Number 60
Photo Number 61 Photo Number 62 Photo Number 63 Photo Number 64
Photo Number 65
Photo Number 66
Photo Number 67 Photo Number 68
Photo Number 69 Photo Number 70 Photo Number 71
Photo Number 72
Photo Number 73 Photo Number 74 Photo Number 75 Photo Number 76
Photo Number 77 Photo Number 78 Photo Number 79 Photo Number 80
Photo Number 1
Photo Number 2
Photo Number 3
Photo Number 4
Photo Number 5 Photo Number 6 Photo Number 7 Photo Number 8
Photo Number 9 Photo Number 10 Photo Number 11
Photo Number 12
Photo Number 13 Photo Number 14 Photo Number 15 Photo Number 16
   
Photo Number 1 Photo Number 2 Photo Number 3 Photo Number 4
Photo Number 5 Photo Number 6 Photo Number 7 Photo Number 8
Photo Number 9 Photo Number 10 Photo Number 11 Photo Number 12
Photo Number 13 Photo Number 14 Photo Number 15 Photo Number 16
Photo Number 17 Photo Number 18 Photo Number 19 Photo Number 20
Photo Number 21 Photo Number 22 Photo Number 23

 

 

    

 

dsc03744_small.jpg dsc03746_small.jpg dsc03758_small.jpg dsc03749_small.jpg
dsc03750_small.jpg dsc03584_small.jpg dsc03771_small.jpg dsc03588_small.jpg
dsc03591_small.jpg dsc03593_small.jpg dsc03594_small.jpg dsc03601_small.jpg
dsc03602_small.jpg dsc03607_small.jpg dsc03610_small.jpg dsc03616_small.jpg
dsc03619_small.jpg dsc03624_small.jpg dsc03635_small.jpg dsc03638_small.jpg
dsc03639_small.jpg dsc03641_small.jpg dsc03642_small.jpg dsc03644_small.jpg
dsc03658_small.jpg dsc03666_small.jpg dsc03667_small.jpg dsc03668_small.jpg
dsc03672_small.jpg dsc03686_small.jpg dsc03688_small.jpg dsc03712_small.jpg
dsc03713_small.jpg dsc03747_small.jpg dsc03756_small.jpg dsc03759_small.jpg
dsc03764_small.jpg dsc03770_small.jpg dsc03774_small.jpg dsc03778_small.jpg
Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol